Eti sıfırladın mı? Sıradaki adım, evinde et tüketimini azalt!

Ben oldum olası et tüketimi yüksek olan birisi değilim. Aslına bakarsanız evimde yakınımda et tüketen yemeklere et sokuşturan birileri olmadığı sürece et tüketimim sıfır. Gözü olan şeyleri tüketmek istemiyorum vicdani olarak. Fakat kocam tam bir etoburdu ve onunla yaşamak benim için biraz zordu başlarda.

Canı sürekli et isteyen, aldığım her et kokusunda ben kusma noktasına gelirken aynı kokuyla ağzı sulanan biriyle olmak biraz karmaşık. Saygıyı elden bırakmadan seçtiğimiz yolun bize göreliğiyle fakat birbirimize anlatmaya da çalışarak yaşamaya devam ettik. 2 yıl geçmiş neredeyse bu mücadelenin aynı çatıya taşındığı günün üzerinden, 2 yıldır sürdürülebilir evlilik deneyleri yapıyoruz ve şuan müthiş bir ilerleme kaydettik, insanlık için küçük gibi görünse de bir ev için devasa bir adım :)


Kocamın iki yıl öncesine göre et tüketimi yaklaşık %90 oranında bir azalma gösteriyor yaptığımız hesaplamalara göre. Bu yıla hatta ömüre vurduğunuzda müthiş sonuçlar veriyor, pek çok hayvan kesilmeyecek, azad etti kocam, evet! Bunun yanında ekonomik boyutu, sera etkisi ile orantılı olarak kocamın küçülen karbon ayak izi ve karbon emisyonunu azaltarak (Tüketilen her kg kuzu eti için 39 kg CO2 ve eşdeğerde diğer sera gazları ortaya çıkıyor) koruduğu ekosistem ona minnettar olmalı.

Et tüketimini azaltmak için zorlama yada herhangi bir baskı olmadığını belirtmeliyim öncelikle. Sadece konuşarak büyük bir kısmını aştık zaten problemimizin. Bunun yanında ilk aşama elbette bilgilenme ve aslında bilip de göz ardı ettiği gerçeklerle yüzleşme olmalıydı. Bu noktada önce Samsara ve sonra Earthlings yetişti imdadıma. Sonra o ahtapot yemeyi reddeden minik adam var kocaman yüreği olan, onunla tanıştırdım kocamı.Yüreğinde merhamet duygusu olan herkesin yüzleştiğinde tutuklu kalacağı türden şeyler bunlar, etkilenmemek imkansız.

Mantardan tiksinen bir kocam vardı. Biber hiç yemeyen. Karnabahar tanımayan. Yavaş yavaş, damak tadını tanıyarak, onun için özel dizayn ettiğim uyduruk yemeklerle onu tanıştırarak, ama gerçekten çok çalışarak geldik bugünkü noktaya. On kat daha fazla et tüketiyordu 2 yıl önce ve evet şimdi neredeyse yok olmak üzere.

Özellikle et endüstrisini tanıdıktan ve az önce bahsettiğim gibi aslında bildiği ama göz ardı ettiği şeyleri yeniden göre göre en azından şu noktaya geldi o da, "hayvansal ürün tüketeceksem bile bu mutlu hayvanların yaşadığı çiftliklerden olmalı hayvan sanayisini reddediyorum". 

Et içermeyen bir düzenle beslenmenin derin bir anlamı ve müthiş bir felsefesi var. Bakmayın vejetaryen ve vegan kelimleri yeni, bu tür insanlar yeni yeni türedi gibi görünüyor. Hiç öyle değil. Vejetaryen veya vegan olmak zorunda da değil kimse üstelik, bir öğünde haftanın bir gününde bile et tüketmemeyi ilke edinse yine faydalı bir iş yapmış olur herkes. Örneğin ben ne vaganım ne vejetaryen ama çocukluğumdan beri dengeli tüketimi, var olana saygıyı ve kaynakları korumayı savunuyor et tüketiminiyse reddediyorum. Bu da beni FREEGAN'lara daha yakın yapıyor. Ama Bir görüşe ait olmak zorunda değilim sadece inandığımı ve vicdanımın doğru bulduğunu uyguluyorum.

Eti menümüzden çıkarttıkça yerine koyacak bir şeyler aramaya başladım. Fırında makarna, muazzam bir seçenek özellikle kış için. Bol kaşarla ve beşamel sosla damak tadı et arayan birini memnun edebilirsiniz. Galeta unlu karnabahar kızartması, çok az zeytinyağında bir kaç maydanoz dalıyla muazzam bir iş çıkaracağınıza garanti veririm. Ebegümeci kavurması, topladığınız ebegümecini bol soğanla kavurup bol sarımsaklı yoğurtla sunun parmaklarını yiyecek et sevenler. Beşamel soslu fırın sebze, booll baharatla bol patatesli harika bir yemeğiniz olacak ve reddedemeyecekler. Mantar, eti en çok andıran ve et krizlerinde en çok işe yarayan en bereketli kurtarıcınız. Kültür mantarını ızgara fırın ve tavada şapkalarını kaşarla süsleyip muazzam bir lezzetle sunabilir, sebzeyle bol kimyonlu soteleyebilir, soğanla kavurarak sunabilirsiniz. Kavak mantarı var bir de kocamın kahramanı :)  (Bir sonraki yazıda detaylı kayın mantarı varr) Kızart, sotele, kavur, ne yaparsan gönlün ne çekerse olur. Etle yaptığın her şeyi yap; böreğe koy, yemeğe ekle, çorba yap, ızgara yap. Dilediğin her şeyi yap. Gerçekten çok uygun ve çok lezzetli.

Et tüketimi arttıkça kalp rahatsızlıkları, kanser, sindirim sistemi problemleri gibi olumsuzluklar daha fazla karşımıza çıkıyor. Hayvan öldürmenin, ölü hayvan yemenin insan kalbini ruhunu vahşileştirip kararttığına dair pek çok inanış var üstelik. Stresin insan sağlığına olduğu kadar hayvan sağlığına da etkisi biliyor, hiç hareket etmeden hiç güneş görmeden ilaçla hormonla pek çok acıyla büyüyen hayvanın etinin size aktardığı enerjiyi, stresi hastalığı bir düşünün, tüyleriniz ürpermiyor mu? Üstelik her şeyi kenara bırakın siz bir öğün doyun diye bir hayvanın aylarını yıllarını acı içinde geçirip sonra acı içinde ölmesi size adil geliyor mu?

Evde, mutfakta menüyle en çok haşır neşir olanlar; genellikle bugün ne pişirsem diye düşünen hanımlar, dünyanın geleceği sizin ellerinizde. Eti azaltın sofranızdan. Keşke kaldırın diyebilsem ama iki yıldır yaşadım ve biliyorum et bazı insanlarda "yemezlerse öleceklerini düşündürten" bir şey. Fakat benim kocam gibi bir on kaplan gücünde et yiyebilen biri dahi %90 az et tüketiyorsa artık, bu yapılabiliyorsa herkes başarabilir. Lütfen özellikle çocuklarınıza bu et sanayisinin etlerini yedirmeyin. Masum kuzucukları öldürenlerin onların etleriyle sizin kuzucuklarınızı zehirlemesine izin vermeyin. Mutlu hayvan ürünleri talep edin en azından güneşi görebilen hayvanlar olsun tercihiniz ki o çirkin endüstri yavaş yavaş erisin, işlenmiş et ürünü tüketmeyin, çiftlikler isteyin.

Fabrikaların dünyayı, kuzuları, kuzularınızı katletmesine müsade etmeyin. Lütfen.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Isırgan Otuyla Doğal Yoğurt Mayası Nasıl Yapılır?

Aa! Ekşi yoğurttan peynir yaptım, ekmek mayaladım :)

Rıza'nın İmalatı (Manufacturing Consent)