Ben Çatlak Bi Kovayıımmm

Çamaşırları dürüyorum az önce askıdan aldım, kurumuşlar. Bir yandan da konuşuyorum onlarla, şaka değil konuşurum ben her şeyle, parçacıkları olan her şeyin bir düzeyde başka bir boyutta da olsa benimle anı paylaştığını bilmenin keyfini çıkaranlardanım. Olanları anlatıyorum, Berkin gitti acısı dinmeden 10 yaşında bir çocuk başından vuruldu yine dün gece, onca zamandır yırtıldık orta yerimizden üçüncü köprüye hayır, üçüncü havaalanına hayır, katliama hayır diye şimdi ise insanlar "ama yapacaksa da bizden biri" yapsın moduna girdiler ve bu beni çıldırtıyor. Epeyce ütülüyorum kafalarını çamaşırların, öyle ki kızgın ütüyü tercih edecek hale geldiklerinde gülerek bir de güzel şarkı dinleteyim size kaldırmadan enerjiniz tazelensin, four seasons; spring!

O çalarken bir yandan TEMAnın son raporunu inceleme şansı buluyorum, korkunç! Tek kelimeyle korkunç! Deliriyorum, bir sonraki yazıda bir kısmını sizin için not düşeceğim raporun! Yorgun hissediyorum bunlar omuzlarıma çökünce, bir çare bulamamanın yorgunluğunu soluyorum.


Nefes alamayan birine yardım edebilirim, kalbi durmuş birine bile müdahale edip hayata döndürebilir insan. Tek bir insan bunları deneyebilirken, milyonlarca biz, nasıl olur koca şehrin ülkenin dünyanın yaşam damarlarını, göllerini, derelerini, akciğerlerini katletmelerini seyrederiz? Eziliyorum zaman zaman ben bu düşüncenin altında.

Kalbi yüreği buluttan insanlar biliyorum kendim gibi, bizler hem yumuşak, hem elektrik yüklü, hem bereket getiren, hem felaket çağıran olabiliriz. Evet, çok doluyuz biz, hem sevgiyle hem kaygıyla. Pek çoğumuz içlerindekine tam anlamıyla sahip olabiliyor, büyük ölçüde damıtabiliyor onu, hatta çookk özelinde olmayan kimse bilemiyor ne vardır yüreğinde. Kocam onlardan. Sakin, sessiz, kararlı.. Elementler gibi aynı, kimseyle canı istemezse düşünsel bağ kurma gereği duymayan cinsten, saygı duyulası.

Ben düşüncelerimin sıçramalarına engel olamayanlardanım. İçimdeki sevgi de olsa fırtına da biraz sızdırıyorum hatta saçıveriyorum ortalığa bazen. Tutamıyorum içimde. Aklımdaki dilimdeki derler ya, öyle gibi. Düşündüğüm şeyi, yaşadığım duyguyu sığdıramıyorum içime, öyle bir çoğalıyor ki saçılıveriyor. Öfke kontrolüm çok sağlam, kendime yapılan şeylere karşı epeyce ileri tepkisizlik derecesinde hatta fakat masuma yapılana hala katlanamıyorum. Ve öfkemi kontrol etsem de, üzüntüye yeniliyorum :(

Bu sabahta böyle bir sabah. Can acısı ve çaresizlik yine dalgalandırdı beni. Ve yine tam o sırada o bulut yüreklilerimden, Ayşem durulttu.

Sevgili Ayşe bana öyle bir farkındalık sundu ki bu sabah, bir kez daha süreçlerimizin olması gerektiği gibi işlediğine kanaat getirdim. Ne güzel bir sohbet, ışıkla geldi, huzurla bitti. Harika bir hikaye paylaştı, daha önceden bildiğim bir hikaye üstelik ve şunun farkına vardım, ben evimizin çatlak kovasıyım. Hatta Ayşenin de çatlak kovası hissettim, olmak istedim.

Ben evimizin çatlak kovasıyım, zaman zaman bu sebeple özür dilediğim, kendimi kötü hissettiğim de çok oldu. Ama şimdi durup düşününce, yeşeren çiçekleri görünce yolun benim tarafımdaki, bu da gerekmiş demek diyorum.

Ben çatlak bir kovayım. 

Dolduğumda illa ki bir şekilde sızdırıyorum ben. En iyi de kocam bilir, anam bilir herhalde. Para dolsaaamm kediye köpeğe çoluğa çocuğa sızıyor. Hüzün zaten dolamıyorum bile gözlerim hiç müsade etmiyor, illa ki sızdırıyor. Sevgi dolsam, acı dolsam, öfke dolsam, sevinç dolsam, hoplaya zıplaya güle ağlaya illa ki sızıyor. Varış noktasına kadar birazı eksilmiş oluyor. Bunun için bir zaman kendimi çok sıkmış, gerçekten hissizleşmem gerektiği hissine bile kapılmıştım, denedim olmuyor :) bırakmıştım. 

İnsan kimi zaman içinde tutamadıkları sebebiyle de sanki üzgün hissediyor, anlatmak, paylaşmak, açıklamaya çalışmak, sanki kimse anlamayacak ve boşa gidecek sonuç vermeyecek gibi geliyor. Kusurlar kimine çok batıyor, belki kiminiz benim gibi duygu vedüşünceleri için kendine kızıp benim gibi kendini eleştiriyor "sen kurtaracaksın sanki her kediyi köpeği her kadını çocuğu sen kurtaracaksın dünyayı memleketi"

Biraz sızdırıyor olabiliriz hepimiz, ama kimbilir ne çiçekleri suluyoruz, ne güzel uyandırıyor beni Ayşem. Bazen sıçrayanlarım sizlere bulaşırsa sevgili dostlarım, çatlağıma verin, çiçekler hayal edin suladığım, sizleri seviyorum.

Videoyu izlemenizi tavsiye ederek, hepinizi kucaklıyorum <3 Sevgilerin gücü adına!



Bir sucu, boynuna astigi uzun bir sopanin uçlarina taktigi iki büyük kovayla su tasirmis. Kovalardan biri çatlakmis. Saglam olan kova her seferinde irmaktan patronun evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarisini eve ulastirabilirmis. Bu durum iki yil boyunca her gün böyle devam etmis. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmis. Saglam kova basarisindan gurur duyarken, zavalli çatlak kova görevinin sadece yarisini yerine getiriyor olmaktan dolayi utanç duyuyormus. Iki yilin sonunda bir gün çatlak kova irmagin kiyisinda sucuya seslenmis.
 

“Kendimden utaniyorum ve senden özür dilemek istiyorum.” “Neden?.” Diye sormus sucu. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermis.
“Çünkü iki yildir çatlagimdan su sizdigi için tasima görevimin sadece yarisini yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayi sen bu kadar çalismana ragmen emeklerinin tam karsiligini alamiyorsun.” 


Sucu söyle demis:
“Patronun evine dönerken yolun kenarindaki çiçekleri farketmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tirmanirken çatlak kova patikanini bir yanindaki yabani çiçekleri isitan günesi görmüs. Fakat yolun sonunda yine suyununu yarisini kaybettigi için kendini kötü hissetmis ve yine sucudan özür dilemis. 


Sucu kovaya sormus:
“Yolun sadece senin tarafinda çiçekler oldugunu ve diger kovanin tarafinda hiç çiçek olmadigini fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdir. Yolun senin tarafina çiçek tohumlari ektim ve her gün biz irmaktan dönerken sen onlari suladin. Iki yildir ben bu güzel çiçekleri toplayip onlarla patronumun sofrasini süsleyebildim. Sen böyle olmasaydin, o evinde bu güzellikleri yasayamayacakti.”
 

Hepimizin kendimize özgü kusurlari vardir. Hepimiz aslinda çatlak kovalariz. Tanri’nin büyük planinda hiçbir sey ziyan edilmez. Kusurlarinizdan korkmayin. Onlari sahiplenin. Kusurlarinizda gerçek gücünüzü buldugunuzu bilirseniz eger, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Isırgan Otuyla Doğal Yoğurt Mayası Nasıl Yapılır?

Aa! Ekşi yoğurttan peynir yaptım, ekmek mayaladım :)

Rıza'nın İmalatı (Manufacturing Consent)